12 Temmuz 2009 Pazar

Rapunzel

O değil de ben ne kadar uzun yazılar yazıyorum. Vallahi bloga bakayım derken farkettim.

Açı Farkı


Ahanda bu Alice'in(Ashley Greene) geniş açı yapan bacağı



Bu da benim dik açı bile yapamayan bacağım:) Ha bu arada çizgili pijamamın mütüş olduğunu biliyorum:P

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Twilight/Alacakaranlık


İzledim-okudum-izledim sıralamasını yaptığımdan yazmazsam çatlarım! Binbir methiyeden sonra filmi izledim, sonra meraktan kitabı okudum, sonra nasıl bir uyarlama olmuş diye tekrar izledim. Üşenemeyişim takdire şayan doğrusu. Zira kitap mı film mi daha iyi konusuna Alacakaranlık söz konusu olunca hangisi daha tırt diye yaklaşıyorum. Ha bu bir pazarlama olayı, ben kitapları okumaya ve filmleri izlemeye devam edecek miyim?Evet! Zira Edward'a aşık oldum!

Aşık olunası roman/film karakterinin varlığı olmasa çekilecek gibi değil. Teknik açıdan(görende atilla dorsay sanacak:))film çok sadık bir uyarlama; neredeyse birebir çekmişler. Işık güzel kullanılmış. Yönetim kötüydü; bir sağdan bir soldan yapılan çekimler, herhangi bir diziden beterdi. Vampir oyuncular genellikle iyi seçilmiş. Hele Edward mükemmel seçim:) O değil de ciddi ciddi 13-14 yaşında olmak istedim bir ara. Yapacağınız bütün saçmalıklar yaşınızın sersemliğine verildiğinden yapmak daha meşru oluyor. Mesela şu an o yaşlarda olsaydım eminim duvarımda bir adet Robert Pattinson posteri olurdu:) Hayır, şimdi de asasım var.Ama yanlış anlaşılacak ve yaşıma verilmeyecek. Zamanında Mehmet Ali Alabora posterine bile(evet, o adamın en çirkin haline hayrandım) bıyık altından gülüyordu herkes. Ay bizim sülale birbirine anlatıyordu resmen "Cananın odasında kocaman Memoli posteri var." diye. Şimdi ben Robert Pattinson posteri assam olacak dedikoduyu düşünemiyorum. O yüzden kendimi engelleyerek aşkımı içime gömüyor ve filmi yazmaya devam ediyorum.


Başrol oyuncuları iyi oynamıyor bence. Nedir bu derin çelişki diyenlere selam eder, gözlerinden öperim. Evet, Robert Pattinson mükemmel seçim ama iyi oynadığını söylersem yalan olur. Kristen Stewart'ı niye Bella rolüne seçmişler zaten anlamadım. Hani ilk baktığımda da tuhaf gelmişti gözüme ama kitabı okuduktan sonra iyice ne alaka dedim. Sanki bu yavrumu zorla oynatmışlar. Ama Kristen Stewart'la Robert Pattinson arasında mükemmel bir çekim var, gerçekten aşıklar mı yoksa rol mu yapıyorlar bilmiyorum ama rolse ve bu çekim yapaysa oyunculuklarını o zaman takdir edebilirim:)Neyse diğerleri de öyle çok parlak değillerdi, oyunculuk açısından yani. Fakat o Jasper çok gözükmemesine rağmen gayet iyi oynuyıordu. Hani çok iyi bir film değil. Fecaat makyajlar beni benden aldı. Edward'ın sağa sola iz bırakan kırmızı dudakları, Carlisle'ın vampir doğallığından uzak bembeyaz yüzü(vampir doğallığı neyse artık:P) filan kötüydü.

Ha bazı yerleri güzeldi. Mesela mezuniyet keplerinden oluşan süper koleksiyon(Ben de yapıcam, nasılsa mezun olamıyorum br türlü:)), sikmişim vampir-insan aşkının ızdırabını inceldiği yerden kopsun diyen Edward'ın 80lerden fırlama bir gözlüğü takıp Bella'yla okulun içine girişi ve beyzbol oynayan vampirler:D Özellikle Alice'in beyzbol topunu fırlatırken bacağını 120 derece kaldırışını çok pis kıskandım. Şahsen denedim, elimizde o büyüklükte gönye yok ama taş çatlasın 75 derece kalkıyor, üstelik kıvrılarak; bunu kanıtlıcam, azzzzz sonra!

Filmin en can alıcı yeri müzikleriydi herhalde. Carter Burwell yapmış müziklerini şimdi baktım ki iyi etmiş. İyi etmişler bu adama müzikleri teslim etmekle. Filmin kat kat üstünde kalitede bir müziğe sahip. Ay yazmaktan çok sıkıldım, boş zamanınız varsa tavsiye ederim, zaman doldurmalık ortalama bir film(Gerçi dün bunu birine diyecek oldum, bana bir itiraz bir kıymet sorma gitsin!). Ha içimdeki rpatzz hayranlığı bambaşka o ayrı:)

Hanimiş:Yaş kompleksi olan ve 90lı yıllardan önce doğanlar seyretmesin. Oyuncuların %90ının yaşı 23-17 arasında değişiyor, yani içlerinde 1992 doğumlu olanlar var! Millet neler yapıyor, ben de burada %99'unu arkadaşlarımın oluşturduğu bir kitleye film eleştirisi yapıyorum. Evet, benim yaş kompkleksim var böhüüüüü!

Boys Before Flowers/Erkekler Çiçeklerden Önce Gelir



Ve sonunda bir kore dizisi daha biter...Gerçi itiraf edeyim nereye koysam bilemedim. Coffee prince kadar iyi değil bir kere, ama kötü de değil. Yer yer bayıltan tarafları var ama genel anlamda sevimli. Zaten oyuncular da gencecik. Yer yer o kadar içten oynuyorlar ki "kurban oluruuumm yazık kıız" nidaları içinde izledim. Ama sona yaklaştıkça genellikle bizim dizilerimizde sıkça gördüğümüz senaristlerin ne yazağını bilemeyip saçmalaması, efenime söyliyeyim hikayenin acayipleşmesi durumları dizide zuhur etti. Başlangıçta sevimli bir gençlik dizisiyken Türk filmlerinden hallice bir duruma geldi sonunda. O kadar ki esas olan Goo Joon Pyo sonlara doğru hafızasını bile kaybetti. Neyse baştan anlatayım.

Pek tabii olarak elimizde bir esas kızımız(Jandi) ve bir esas oğlanımız(Goo Joon Pyo) var. Jandi, kuru temizlemeci orta halli bir ailenin iki çocuğundan biri, normal bir evlat. Sıradan bir hayat yaşarkene Jandi kazara mı desem bilerek mi desem çocuğun biri intihar etmek üzereyken kurtarıyor. Çocuğun intihar sebebi de dört tane büyümeyi becerememiş, zengin velet. Okulun en zengin dört ailesinin çocukların bunlar. Çiçek dörtlüsü(Flower 4 ama daha ziyade F4) diyorlar kendilerine ve kendilerince bir kelle fermanları var. Ferman verildi mi biri hakkında vay o zavallının haline. Okulun geri kalanı o zavallıya sepet havası çaldırana kadar zavallıcıkla uğraşıyorlar. Artık kendini damdan mu atar, ayakları götüne vurarak mı koşa koşa kaçar orası okuldaki zalımların yaptıklarına bağlı.

Neyse Jandi damdan kendini atmakta olan çocuğun hayatını kurtarınca milli kahraman ilan ediliyor, bu arada söz konusu özel okulda ne oluyor diye basın bunların üstüne üstüne gidince dikkati kaydırmak için Jandi okula burslu alınıyor. Eh pek tabii hikaye bundan sonra başlıyor.

Goo Joon Pyo bugüne kadar bir dediği iki edilmeyen ülkenin en zengin ailesinin biricik oğlu. Okuduğu okulu bile dedesigil kurmuş. Büyüyünce Shinhwa grubunun başına geçecek. F4'ün başı ve en kaprislisi. Yoo Ji Hoon, bunun en yakın arkadaşı grup içinde. Sessiz, sakin, soğuk ve havalı...Çalamadığı müzik aleti yok nerdeyse. Soo Yi Jung, grubun kazanovası. Elde edemeyeceği hatun yok. Soog Woo Bin öyle kendi halinde takılan ama diğerlerine nazaran daha insani duran bir evlat. Nitekim Jandi okula geliyor ve gruba posta koyuyor. Herkesin korktuğu Goo Joon Pyo'ya uçan tekme atacak kadar cesur, zira kimse adama laf söyleyemiyor göt korkusundan. Nitekim bunlar birbirleriyle uğraşa uğraşa Joon Pyo ve Jandi aşık oluyorlar. Ama bu arada Jandii Yoo Ji Hoon'a aşık olduğunu sanıyor,bir ordu yanlış anlama oluyor, araya psikopat bir Joon Pyo aşığı giriyor, Joon Pyo'nun belalıları, cadı anası filan derken iş Türk filmi kıvamına geliyor.

Başlangıcı güzeldi. Özellikle F4 okuldan mezun olmadan önce Jandi ve Goo Joon Pyo'nın yaptığı kavgalar çok eğlenceli. Ama sonra hiç yoktan nişanlılar, hafıza kayıpları, araya giren mesafeler, "ondan uzak durmalıyım, onun iyiliği için..." tripleri derken diziye ara verme ihtiyacı hissedebilirsiniz(Şahsen ben hissettim). Ha bütün bunlar Binbir Gece tadına asla varmıyor, nitekim 25 bölüm. Tahmin edebileciğiniz gibi mutlu son. Goo Joon Pyo, Jandi'ye evlenme teklif ederken bitiyor.

Gözüme tek bir şey çok battı. Bu diziye başlarken derin beklentilerim yoktu. O yüzden senaryo meseles bile çok önemli bir problem sayılmaz. Ama insan Yoo Ji Hoon'a her aleti çalar imajı yüklerse bir şeyler bekliyor seyirci de...Hani adam virtüöz olsun demiyorum ama e be insan bari biraz nasıl çalındığına bak. Keman sesi çıkaracaksan yay nasıl gider gelir ölçülere göre, mızıkadan nasıl ses çıkar; bir öğren de gel! Ha Dudaktan Kalbe'de keman virtüözü olan Hüseyin Kenan'ı keman hareketlerine bi kere bakmadan oynayan Burak Hakkı, ha Yoo Ji Hoon'ı oynayan ismini bilmediğim arkadaş...İkisi de dizi boyunca yayla keman tellerine "sen git sen gel" yaptılar. Neyse, sinirlenmicem.

Fena dizi değil kısacası. Ama uyarmam gerek bir yerden sonra bayabilir, yavaştan gidilmesinde yarar var.