30 Kasım 2009 Pazartesi

Adını Sen Koy

Buna da gideceğimden değil ama afişi güzel geldi. Hoş, bir yerlerden tanıdık, o çok ayrı ama... Tuna Kiremitçi nasıl bu kadar her şeye el atabilme imkanına sahip gerçekten anlamıyorum. Reklam sektöründe metin yazarlığı yaptı, roman yazdı, köşe yazarı oldu, albüm çıkardı, film çekti; sırada ne var?

10 Kasım 2009 Salı

Cumhuriyet


10 Kasım dolayısıyla TRT az önce Cumhuriyet filmini yayımladı. Bunu ilk izlediğimde "aaaaa" nidalarıyla çıkmıştık sinemadan. Niye bu kadar "aaaa" dediysek yani... Ya tamam, Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan film fikri güzel de bir de o prodüksüyona güzel bir film çekselermiş.

Cumhuriyet yanlış hatırlamıyorsam dönemin en büyük prodüksüyonlarından biri... Hani ne kadar harcandı hiiiiç hatırlamıyorum, ama TRT çektiğine göre derya deniz bir imkan sahibiydiler muhakkak. Yani sadece parasal anlamda değil, ne kadar para sahibi olsanız da nüfuzunuz olmazsa açtıramayacağınız mekanlar var. TRT filmi o mekanlarda paşa paşa çekmiş. Dahası muhtemelen Türk sinema tarihinin en görkemli oyuncu topluluğuyla... Yan rollerde bile Kenan Işık filan var anacım siz düşünün artık:) Maşallah bir kadro yapmış tey tey tey... Tabii bunu ortaokuldayken farketmek mümkün olmayabiliyor. Ama ortaokuldayken film akışının ne kadar rezil olduğunu da farketmemişim.

SkyTürk bozuk olduğundan Halil Amca'yı izleyemeyince Cumhuriyet'i görüp başladım izlemeye. Gerçi takdir ettim bir yandan TRT'yi, hamaset yapmayı bırakıp 10 Kasım'da Atatürk'ü anlatacak bir şey göstermeleri iyi olmuş. Genelde bu filmi Cumhuriyet Bayramı'nda gösterirler zira. Neyse başından başlamadım ama çok bir şey kaçırmamıştım açtığımda. Biz bu filmi nasıl bu kadar beğenerek izlemişiz. Ya belgesel desen değil film desen hiç değil. Semra Hanımcığımın deyişiyle daldan dala, daldan dala... Niye insan bu kadar kastırır sığdırıcaz diye anlamam. Madem bir işe koyuldunuz, nasılsa kostümdür dekordur diğerlerine de kullanılır, bari çekin 3 tane film de geniş geniş anlatın. Zaten parasını katre katre çıkarardı o film. Üstelik devlet televizyonu çekiyor yani... Okuldayken gidin de gidin diyen bir sürü öğretmen olmuştu. Zaten cebren ve hile ile reklamı çok yapılabilecek bir filmdi. Filmde her şey o kadar hızlı anlatılıyor ve geçişler o kadar kötü ki "aaaaa" değil "eeeee" sesi çıktı film boyunca benden. Ülkenin alanında en iyi isimlerini toplayacaksın(Müzik hanesinde Gürer Aykal, film müziklerini seslendiren Bilkent Senfoni yazıyor en meselası), devletin bütün imkanlarını kullanma hakkına sahipsin, ama ortaya çıkan film belgesel mi film mi belli değil.

Oynculuklar genel anlamda güzel. Rutkay Aziz'i çok beğenmem, o çok ayrı. Atatürk'e benzememesi ve yapay sarı olduğu 3 kmden belli saçlarından değil; tiyarto sahnesinde gibi oynuyor:abartılı ve teatral. Her neyse Atatürk rolünü en efsane oynayan benim gönlümde iş bankası reklamındaki Haluk Bilginer'dir, ötesini tanımam. Reklam olabilir, çok kapitalist olabilir, ama Atatürk'ün yaptıklarını -bence- en güzel özetleyen reklamdır. İsteyen buradan izleyebilir. Ay nereden geldim ben bu konuya:) Neyse oyunculuklar güzel. Latife Hanım rolünde neredeyse gençlikten tanınmayacak kadar genç bir Dolunay Soysert var:) Gerçi şimdi aklıma geldi, Latife Hanım'ı da anlatış şekilleri ayrı bir terane. Niye o kadını nefret edilecek unsur olarak göstermişler anlamadım. Tamam, Atatürk'le benzemiyor olabilirler, fevri davranmış olabilir pek çok şeyde, ama şahit olunmayan bir meselede bir tarafı kötü göstermek niye? Atatürk'le Latife Hanım'ın hikayesi tam bir muamma. Ama insanlar yüceltmek adına bazı şeyleri düşük gösterebiliyorlar. Latife Hanım'ı sadece bir kadın-cadaloz, hırs ve mevkii düşkünü olarak göstermişler de-olarak gösterselerdi, Atatürk Atatürklüğünden bir şey kaybetmezdi. Kimse Latife Hanım'ı tanımıyor sonuçta, ayrıca o kadın ömrü boyunca konuşmadığı evliliği için... Bir miktar almış olsalar da bence hakkı yenmiş. Fikriye Hanım, Latife Hanım ve Atatürk ilişkisinde ortaya atılan bir sürü iddia var ve hiçbiri net değil, daha tarafsız olabilirlermiş. Ay evet, çok kızdım:)

Abidik gubidik bir sürü sahne var. Bütün devrimleri, her şeyi anlatıcaz diye sıkıştırmışlar. Mesela bir sahnede tekkede zikir çeken insanlar ve bir şeyh görülüyor. Bir mürit gelip şeyhe "Tekke ve zaviyler kaldırılmış. Sarığı da sadece din adamları takacakmış "diyor. Şeyh de "Tuu Allah belalarını versin" diyip kaldıkları yerden zikre devam ediyorlar, ayaktaki mürit de dahil! Şimdi anlatınca tuhaf geldi ama bulursanız izleyin, sahne hakikaten komple mantık hatası.


Benim dikkatimi çeken noktalardan biri de dil devrimiydi. O kadar kolay atlatılmış ki filme göre gözünle görsen inanmazsın:) Adamlara "Bak kardeşim sen rahat 1000 yıldır Arap harflerini kullanıyorsun ama biz seni Latin alfebesine geçiriyoruz" demekle olup bitmiş gibi duruyor iş. Dil konusunda pek bir şey bilmesem de filmin ilk yapıldığı yıllardan bu yana ahkam kesecek kıvama geldim, bildiğimden değil yani söyleyeceklerim:) Dil devrimi bence devrimlerin en zorlarından biri... O kadar ki bence hilafeti kaldırmak kadar zor. Zira alfebe bir yönüyle dini temsil ediyor. Ama bu iş o kadar güzel başarılmış ki Cumhuriyet tarihinin en yüksek okuma yazma oranlarından biri de o yıllarda bildiğim kadarıyla... Ama film olabilcek bir mevzuuyu sadece 5 dakika görebiliyoruz. Her şeyi o kadar oldu bitti anlatmışlar ki! Cumhuriyet bu kadar kolay mı kuruldu!

Aman neyse ben sararsam daha kızacak bir ordu noktası var filmin. 11 sene arayla tekrar izledim ve gördüm ki film onca emeğe karşılık pek bir şey çıkmamış dedirtecek bir film. Belgesel yapsalarmış keşke, Savaş Dinçel'in mükemmel oyunculuğuna yazık olmuş. Umarım bir gün gerçekten Atatürk'ü ve yaptıklarını hakkını verebilecek kadar iyi bir film çekebilirler.

8 Kasım 2009 Pazar

dizi izlemek

Kardeşimle sırt sırta ayrı bilgisayarlarda farklı sezonlarda How I Met Your Mother izliyoruz. Ailecek hastasıyız olayının vücut bulmuş haliyiz:)